Köşe Yazıları Siyaset

”Bozkurt Kemal”

”Bozkurt Kemal”

Hızlı ve yoğun bir ilk turun ardından özellikle muhalefetin seçim stratejisine dair kendi çıkarımlarımı derlemek istedim. Maalesef o kadar kirli ve hızlı gündemlere maruz bırakıldık ki, birçoğumuz Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten seçilirse dış politika yörüngemiz nasıl seyredecek diye soramadı bile.

Seçim döneminde özellikle önemli bir satır başı olarak gördüğüm; Sn. Kılıçdaroğlu’nun ‘’Erdoğan’la aramızda akla kara kadar fark var. Bizim önceliğimiz Rusya olmayacak. Türkiye’yi yeniden hizalayacağız’’ ifadesi oldu. Zaten bu açıklamadan önce de Kılıçdaroğlu’nun hayatımın en büyük projesi olarak ifade ettiği Türk yolu açma projesi Rusya ile yakınlaşmayacağının ve Çin ekseninde bir dış politika sürdüreceğinin ilk göstergesi idi. Zira bu yola Azerbaycan dahil edilmemişti.

Kılıçdaroğlu’nun fikri, Çin lideri Xi Jinping tarafından 2013 yılında başlatılan ‘Kuşak ve Yol Girişimi idi. Yani aşina olduğumuz şekliyle ‘bir kuşak bir yol’. Kısaca belirtmek gerekirse KYG, dünya ekonomisini ve ticaretini canlandırmak için gelişmekte olan ülkelerde altyapı geliştirmeyi öngörüyor. Şu zamana kadar Türkiye’nin bu hacimden aldığı pay ise sadece %1 oldu.

Elbette, Çin-Türkiye ilişkilerindeki temel sorunlardan biri, Uygur meselesi. Kılıçdaroğlu, projesini açıkladığı video mesajında, “Çin’e de sözüm olacak. Bu proje aynı zamanda Çin adına büyük bir fırsat teşkil edeceği için Türkistan’a uyguladıkları zulmü durdurmaları ön şartlarımızdan biri olacak. Biz oradaki canımızı, kanımızı kaderine terk etmeyeceğiz” dedi.

Bu ifade Türk milliyetçilerine hoş görünme adına mı kullanıldı bilemiyorum. Zira Çin’in resmi sözlüğünde Sincan Uygur Özerk bölgesi olarak geçen bölgeyi Türkistan olarak ifade etmek ne kadar bizleri etkilese de uluslararası düzlemde kin sarmalı üzerine politikalar üreten Çin tarafından tepki ile karşılanacaktır.

‘’Çin, Kazakistan, Kırgızistan,Tacikistan,Türkmenistan ve Özbekistan ile kalkınma stratejilerini koordine etmeye ve bu ülkelerin modernleşmesini teşvik etmeye hazır. Bu zirve altı ülkenin ekonomik kalkınmasına ve canlanmasına yeni bir ivme kazandıracak. Bölgesel barış ve istikrara güçlü bir pozitif enerji verecek.’’ Bu ifade Çin Devlet Başkanı Xi Cinping tarafından Orta Asya Zirvesi’nde kullanılmıştı.

Bu çıkış şüphesiz Rusya açısından çok büyük bir öneme sahip zira bu ülkeler Rusya’nın çok güçlü olduğu ve bağımsız olsalarda adeta arka bahçe olarak nitelendirdiği ülkeler.

Ve Ukrayna savaşı doğrultusunda Batıya yönelmiş olan Rusya’nın Orta Asya’da oluşturduğu boşluğu Çin’in doldurması söz konusu.

Sn. Kılıçdaroğlu hakkında Avrupa eksenli değil, Çin eksenli bir politika öngörmemizin bir diğer sebebi de 14 mayıs seçimlerinden sonra Sn. Kılıçdaroğlu’nun bir anda bozkurt olması ve mülteci çıkışı oldu.

Bu çıkıştan önce Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın

Ne olur vakit geçirmeksizin, ‘Geri Kabul’ anlaşmasından çekileceğinizi Türk ve dünya kamuoyuna açıklayınız. Ve yine geri kabul anlaşmasından çekilince Avrupa sınırlarını açacağınızı deklare ediniz…

Emin olun yıllardır kanımızı emen sığınmacılardan bir tanesi bile kalmaz…” mesajını twitter üzerinden beğendi.

Kemal Kılıçdaroğlu bu kadar bozkurt kemalliğe soyunmuşken Sinan Oğan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklamasının ardından HDP’den Hasip Kaplan, ‘’Sinan Oğan’ın yalancı boş balonu patladı. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok daha güçlü destekleme zamanıdır. 28 Mayıs’ta Tayyip gidecek, Selo gelecek.’’ açıklaması akıllarda soru işareti bıraktı.

HDP-Kılıçdaroğlu ilişkisine dair söylenecek çok söz olsa da, ifade ettiğim bu noktayı konuyu dağıtmamak adına daha fazla detaylandırmıyorum.

Tekrar batıya dönecek olursak milyon dolarlarca kaynağı bulduğunu ve ülkeye getireceğini ifade eden Kılıçdaroğlu’na batı medyası tarafından inanılmaz bir destek vardı. The Economist 14 mayıs seçimlerinden önce ‘’Erdoğan gitmeli’’ ‘’Demokrasiyi kurtarın’’ ifadelerine yer vermişti.

Kılıçdaroğlu’nun hezimeti sonrasında Financial Times: “Erdoğan ikinci turun favorisi. Batılı ülkeler, kendilerini 5 yıl daha bunun için hazırlıyorlar” satırlarına yer verdi. Le Figaro ise “Erdoğan’ı hiçbir şey yenemeyecek. Türkiye’de şu anda o güçte bir lider yok.İkinci turda da Erdoğan açık favori” diye yazdı. Le Point, “Erdoğan rakibinden 2.5 milyon oy fazla aldı. Muhalefet inanmak istemese de sonuçlar Erdoğan’ın lehine… 28 Mayıs’ta Erdoğan için yeni bir zafer töreni kaçınılmaz…” ifadelerine yer verdi. Newsweek ise ‘’ERDOĞAN’A DİKTATÖR DEMEYİ BIRAKIN HİÇBİR DİKTATÖR İKİNCİ TURA GİTMEZ…’’ ifadesini kullandı.

Bu ifadelerin ardından batı medyasında geniş yer bulması ve Kılıçdaroğlu’nun mülteci çıkışı 14 Mayıs öncesine göre tam tersi bir düzleme oturulduğunu gösteriyor.

Öte yandan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘’Mültecilerin hepsi gerekirse zorla 1 yıl içerisinde gönderilecek. Terörle iltisaklı belediye başkanlarına kayyum atanacak’’ diyerek sunduğu şartlar Kılıçdaroğlu’nun mevcut düzlemi içerisinde ayrıca zorlanmasına sebep olacak.

Eğer mülteciler gönderilecekse bunun için Esad’la mı anlaşılacak? Beşar Esad her ne kadar Suriye’nin başkanı olsa da Moskova’nın bir valisi olduğu açıktır. Sürecin başından şu ana kadar Rusya karşıtı bir politika ve söylem üreten Sn. Kılıçdaroğlu bu düzlemden Rusya’sız nasıl çıkacak? Eğer mülteciler için sınır kapılarını açarsa Avrupa’dan nasıl fon getirecek?

Şahsen bu soruların cevaplarını bir Uluslararası İlişkiler mezunu olarak bulamıyorum. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olarak -seçilirse- sürdüreceği dış politikanın akıllıca tasarlanmadığını düşünüyorum.

Türkiye’nin iç siyaseti o kadar hareketli ki bu durum konuşulmuyor. Sn. Kılıçdaroğlu, bölüm geçebilmek için bütün tuşlara basıyor. Seçimi kazanırsa Uluslararası politikaya dair şimdiden kendisini seçeneksiz bıraktığı görülüyor.

Daha fazla kişiyle paylaş

YORUMLAR (12)

  1. Tuğrul diyorki:

    Türk siyasi tarihinde partisinin demokrasiyi sadece pankart üzerinde taşıyan bir yönetim anlayışı ile çeyrek asır geçirmiş bir Türkiye var iken siyaset bilimiyle bakmayı bir kenara bırakarak en avam şekilde 2. Tur stratejisi yalnızca oy çokluğuyla partisinin başında durmayı hedefleyen bir parti başkanı var.

  2. Nurullah diyorki:

    Tabiki iç politikanın yapısı gereği konjonktüre bağlı kalarak popülist söylemler olacaktır oy için. Fakat iktidara gelirse yine dış politikanın konjonktürüne bağlı kalmak zorunda olacaktır. Temelleşmiş kemikleşmiş bir ne iç ne de dış politikamız olamadığından her zaman söylemler ve eylemler değişecektir. Yazının birçok yönüne katılıyorum tebrik ederim.

    • Emre Can SÜNGÜ diyorki:

      Katkın için teşekkürler nurullah. Sende çalışmalarını paylaşmak istersen yayınlamaktan onur duyarım

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL